8 Mart Dünya Kadınlar Günü
11.01.2021 - 14:40

KAMİLE MARAKOĞLU

KAMİLE MARAKOĞLU

Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre, sağlık, “sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil; kişinin fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir”. Kadınlar açısından düşünüldüğünde bu tanımlama büyük önem taşımaktadır. Sağlıklı kadın, sağlıklı aile ve toplum oluşumunda temeldir. Türkiye Cumhuriyeti, kadınının konumu ve toplumsal alanda güçlenmesi için yapılan çalışmalar açısından dünyada istisnai ve özgün bir tarihsel deneyime sahiptir. Kadınların ilerlemelerine ve güçlenmelerine ilişkin olarak günümüzde alınan bütün kararlarda ve uygulanan politikalarda bu tarihsel deneyimin yansımalarını görmek mümkündür.

Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu 1923 yılını izleyen yıllarda gerçekleştirilen reformlardan biri 1924 yılında kabul edilen, eğitimi tek sistem altında toplayarak kadınlara erkeklerle eşit eğitim imkânları sağlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunudur.

Diğeri kadınların yasal statüsünü bütünüyle değiştirerek gerek aile içinde gerekse birey olarak eşit haklar sağlayan 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunudur.

Bunların yanı sıra; Türk kadınlarına 1930’da yerel, 1934’te de genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı birçok Batı ülkesinden önce tanınmıştır.

1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Medeni Kanunu kadın-erkek eşitliğini gözeten; cinsiyet ayrımcılığına son veren; kadınları, aile ve toplum içerisinde erkeklerle eşit kılan; kadın emeğini değerlendiren bir düzenlemedir.

2004 yılında: Anayasa’nın 10. maddesine; “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” hükmü eklenmiştir.

Bunları Türkiye tarafından onaylanan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) öncelikli olarak izlemektedir.

Ülkemizin 10. Kalkınma Planı’nda Aile ile birlikte kadın haklarına odaklanılmış olup; Bu bağlamda “kadın erkek fırsat eşitliği konusunda, başta istihdam ve karar alma mekanizmalarına daha aktif katılım olmak üzere şiddetin önlenmesi, eğitim ve sağlık konularında yapılan iyileştirmelerin sürdürülmesi ve uygulamada etkinliğin artırılması yer almaktadır.

Ülkemizde kadınlarımızın durumuna genel bir bakış atacak olursak; Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “Türkiye’de Kadının Durumu” raporuna göre, Türk kadınının eğitim seviyesi son 10 yılda artış göstererek, yüzde 76,9 olan okuryazarlık oranı yüzde 80,4’e ulaşmıştır. Kadınlarımızın %19,6’sının hiç eğitimi yok. Hala 5 kadından biri, yani yaklaşık 5 milyon 732 bin kadın, okuma yazma bilmiyor. Bunun yanında, kadınların yüzde 21,5’i okur yazar ama her hangi bir eğitim kurumundan mezun değil, yüzde 37,2’si ilkokul, yüzde 7,4’ü ortaokul ve dengi okul, yüzde 10,6’sı lise ve dengi okul ve sadece yüzde 3,9’u yüksek okul ve fakülte mezunu.

1997 yılından itibaren zorunlu eğitimin 5 yıldan 8 yıla çıkarılması genç kuşaklarda eğitim düzeyinin artmasına neden olmuştur. Ama eğitimde hala istediğimiz düzeyde maalesef değiliz.

Üniversite eğitimi alanların yüzde 43’ünü kadınlar oluşturuyor. Kadınlar daha çok diş hekimliği, eczacılık, edebiyat, dil, tarih ve coğrafya, fen, eğitim, güzel sanatlar, ilahiyat ve mimarlık fakültelerini tercih ediyor.

Kadınların çalışma durumu değerlendirildiğinde; kadınların yüzde 31’inin çalışmakta olduğu görülmektedir. Çalışma durumu ile medeni durum arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; boşanmış, ayrılmış veya eşi ölmüş kadınlarda çalışanların oranı, hiç evlenmemiş ve halen evli olanlara oranla daha yüksektir. Çalışan kadınların yüzde 88’i özel sektörde, yüzde 12’si ise kamu sektöründe çalışmaktadır. Çalışan kadınların yüzde 54’ü düzenli veya geçici olarak ücretli işçi, kadınların yaklaşık beşte biri ücretsiz aile işçisi iken, yüzde 14’ü de kendi hesabına çalışmaktadır.

Türkiye’de son yıllarda kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı %9,3, Kadın hâkim oranı ise %36,3, Kadın Doktor oranı %29, Akademik personel içerisinde kadın profesörlerin oranı %28,1’dir.

Kadınların yüzde 22’si çalışmama nedeni olarak ev kadını olmayı belirtmişlerdir; bunu çocuk bakımı (yüzde 19) ile öğrenci olmak (yüzde 17) ile izlemektedir. Kadınların yüzde 8’i çalışmalarına gerek olmadığını belirtmiştir.

Yine son verilere göre çalışan kadınların yüzde 70’inin 6 yaşından küçük bir çocuğu bulunmaktadır. Kadınların yüzde 30’unun ise 6 yaşından küçük iki ya da daha fazla çocuğu vardır; Genel olarak, Türkiye’de çocuk bakımının temel kaynağı anne veya akrabalardır. Yuva veya kreş gibi kuruluşlarda bakım oranı, yaklaşık yüzde15’tir. Bu nedenle çocuk bakımı bu çalışan kadınlar için işgücüne katılım açısından önemli bir konudur.

Kadınların yüzde 68’inin evli, yüzde 28’inin hiç evlenmemiş, yüzde 3’ünün boşanmış veya ayrılmış ve yüzde 1’inin eşlerinin ölmüş olduğu görülmektedir. Tüm kadınlarımızın yüzde 4’ünün 15. yaş gününden önce evlendikleri, yüzde 2’sinin 15-19 yaş arasında evlendikleri tespit edilmiştir. Bu bulgular Türkiye’deki kadınların önemli bir kısmının bu yaşlarda henüz evlenmediğini ama çocuk gelinlerin %6’lık bir oranla hala önemli bir sorun olarak gündemde olduğunu göstermektedir.

Kadına yönelik aile içi şiddet en önemli insan hakları ihlallerinden biridir. Aile içi şiddete tolerans gösterilmesi ve şiddete maruz kalınması, kadınların güçlenmesinde ve sosyal hayatın her alanında kadının özerkliğinin önünde önemli bir engeldir. Bu durumun, kadının sağlığına, sağlık arama davranışına ve çocuklarının sağlığına yönelik olumsuz sonuçları vardır. Kadınlara, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasında sorulmuş ve kadınların %24’ü “kadın yemeği yaktığında”, “kadın eşine karşılık verdiğinde”, “kadın çocukları ihmal ettiğinde”, “kadın eşini reddettiğinde” ve “kadın eşine haber vermeden evden çıkarsa” eşlerinin fiziksel şiddetini normal değerlendirmişler. Bu fiziksel şiddetin kabul oranı son yıllarda %25’den %13’e düşmüştür. Biz Selçuk Üniversitesi Kadın, Aile ve Toplum Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü (KATUM) olarak şiddetin her türlüsüne, kadına, kıza, erkek çocuğa yönelik şiddete karşıyız.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Nedeni ile Tüm Kadınlarımızın Gününü Kutlar, Sağ, Sağlıklı ve Huzurlu Günler Dileriz.

  • Beğen
YORUM YAZIN