Önce taş, sonra sanal şimdi de hologram eş…
2016 yılında İngiliz sanatçı Tracey Emin Fransa’da bir tepede gördüğü taşa aşık oldu ve Fransa’da onunla evlendi. Bu evliliği “seni terk etmesine imkan yok! Her zaman istikrarlı ve her zaman yardımcı; kapıyı tutar, eleştirmez, kariyerinize engel olmaz, başka erkeklerle arkadaşlığınız onu rahatsız etmez, başka kadınlara bakmaz. Modern zamanlarda aşk için ideal değil mi?” diye gerekçelendirirken,
2021 yılında ABD’nin Newyork kentinde yaşayan iki çocuk annesi Rosanna Ramos, yapay zeka kullanarak oluşturduğu sanal kişiyle evlendiğini duyurmuş ve İngiliz basınına yaptığı açıklamada “Eren’in tıp uzmanı olduğunu, kendisini yargılamadan dinlediğini, Eren ile geceleri bir ritüellerinin bile olduğunu, yatıyoruz, birbirimizle konuşuyoruz, birbirimizi seviyoruz. Ben uyurken beni gerçekten koruyucu bir şekilde sarıyor” şeklinde açıklamalarda bulunmuş hatta sanal sevgilisini 300$ karşılığında premium güncellemesini de yaptırmıştır.
2024 yılının Haziran ayında ise İspanyol sanatçı Alicia Framis yapay zeka tarafından desteklenen bir hologramla evlenen ilk kişi olmaya hazırlanıyor. 57 yaşındaki performans sanatçısı; tanıdıkları, arkadaşları ve ailesinin profillerinin bir araya getirilmesiyle kişiliği oluşturulan AlLex adı verilen yapay zeka destekli hologram ile Rotterdam’daki Museum Boijmans Van Beuningen müzesinde evlenecek. Bu dügün Alicia’nın ilişki ile ilgili sorunları keşfetmek için yaptığı girişimlerden biri olduğunu ve bu bir kadın ve yapay zeka arasındaki romantik ilişki diyerek “yakında robotların ve insanların cinsel partner olacağını biliyoruz, ancak benim için bir sonraki önemli adım yapay zekanın insanlarla duygusal olarak ilişkiye girmesi” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Tracey Emin ve Alicia Framis bu evlilikleri sanat ve para kazanmak adına yaparken; Rosanna Ramos ise kalp kırıklarını önlemek ve acı çekmemek adına istediği gibi bir eş oluşturuyor. Aslında “eş” olarak nitelendirdikleri şeyler kaya, yapay zeka ya da hologramda olsa belli bir amaca hizmet ediyor. Peki biz burada hangi konuları konuşmalıyız SİZCE?
Sorgulamamız gereken NE?
Covid19 salgınıyla birbirinden fiziksel olarak uzaklaşan insanlar, şimdi de duygusal bağlarından, temas iletilerinden yoksun bir hale mi getirilmeye çalışılıyor?
Taşla, kayayla bile iletişim kurup, mutlu olabilen insan; başka insanlarla iletişiminde kendini ifade edeceği doğru açık dili nasıl kullanabilir?
Eş ya da partnerlerinizle ya da çevrenizdeki insanlarla açık iletişim halindeyken duygularımızı ne kadar ifade ediyor ve birbirimizi ne kadar yargısız dinleyebiliyoruz?
Güncel filmlere de konu edilen sanal gerçeklik, hologram ve yapay zeka artık günümüzde hayatımızın içerisine daha fazla dahil olmuş durumda. Peki kendimiz, çocuklarımız ve çevremizdekiler için istediğimiz böyle bir Dünya’mı?
Anne karnında Dünya ile iletişime başlayan bizler, konuşmayı öğreninceye kadar tüm Dünyayı olduğu gibi kayıt ediyoruz. Sadece gördüklerimizi duyduklarımızı da değil, ebeveynlerimizin tepkilerini ve hissettiğimiz duyguları da olduğu şekliyle beynimize kayıt altına alıyoruz. Savaşın, depremlerin, yangınların, hırsızların, katillerin olduğu acımasızlığın, saygısızlığın arttığı zor bir Dünya’da yaşıyoruz.
Farklı bireyler olarak her birimiz büyük ordulara liderlik etmiyor olabiliriz ancak yaşam içerisinde verdiğimiz mücadele ve savaşlarımız gerçek. Her birimizin hayatını idame ettirdiği yerler, ailelerimiz, arkadaşlarımız, ebeveynlerimiz, kardeşlerimiz hepsi birbirinden farklı ve yaşadığı olaylar ile bu olaylar karşısında hissettiğimiz duygular da farklı. Hepimiz aynı yolda yürüyor gibi gözüksek de aynı şekilde yürüyemediğimiz bir gerçek.
Her birimizin herkes ve her şey için yüklediği “anlam” farklı ve eşsizdir. “Göz düşüncenin kölesiydi ve insan nesnelere oldukları şey için değil düşündükleri şey için değer veriyordu” der Marion Milner. Kişinin algıladığı şey ne ise kendi gerçeği de o oluyor. Eş olarak yanına yakıştırdığı kaya da olsa, sanal da olsa, hologram da olsa yüklediği anlam ne ise algıladığı kendi gerçeğini oluşturmuş olacak.
Her birimiz yaşam yolculuğunda; karşılaştığımız kişilerden aldığımız yaralarla, kendi hatalarımızla, seçimlerimizle bazen de bizim için seçilenlerle yürüyoruz bu yolda. İnsan yaralıdır, hatalıdır, mükemmel değildir. Ve tam da bu haliyle “İYİDİR ve TAMDIR”
Her birimiz kendi hayatımız için savaşıyoruz ve savaşçı olmak güçle veya mükemmellikle ilgili değildir ya da zaferle veyahut incitilemez olmakla. O, incinmeye açık olmakla ilgilidir. Ve gerçek cesarette budur. Yaşam içerisinde uyanmanıza engel olan her şeyi sorgulayıp, fark ederek, duygularımızı kabul edip onu ifade ederek, insanlarla etkileşim ve iletişim içinde olarak, birbirimize saygılı ve merhametli davranarak, maskelerimizi ve yüzeyselliklerimizi bir kenara bırakıp samimi ilişkiler kurarak yeni Dünya düzeninde bize dayatılmaya çalışılan sanal gerçeklikten kurtulabiliriz.
Belki de bu sabah uyandığımızda etrafımızdaki her şeye farklı anlamlar yükleyerek başka bir gözle, büyük bir dikkatle ve sevgiyle bakarız ne dersiniz. Sağlıcakla, mutlulukla ve anda kalın, sevgiler…
Tahire KARAGÖZLER