Balkanlar’Da Göçün İzleri
05.11.2025 - 23:22

ŞERİFE BOZOĞLAN EKER

ŞERİFE BOZOĞLAN EKER

Balkanlar’Da Göçün İzler

“Bir Yolculuğun Bitmeyen Hikâyesi”

Göç… Kimi için bir zorunluluk, kimi için bir umut yolculuğu. İnsanlık tarihi kadar eski bu kavram, aslında Hz. Âdem ile başlamış ilk adımı. Cennetten dünyaya atılan o ilk adım, insanın yeryüzündeki ilk göçü”dür. O günden bugüne, insan hep bir yerden bir yere taşınmış; kimi zaman savaşlardan kaçmış, kimi zaman geçim derdinden, kimi zaman da hayalini kurduğu huzura kavuşmak için yola düşmüştür.

Balkanlar, bu kadim hikâyenin en derin sayfalarından biridir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte milyonlarca insanın göç yollarına düştüğü, kimliğini, dilini, kültürünü korumaya çalıştığı bir coğrafyadır. Her taşında, her türküsünde, her gözyaşında bir göç hikâyesi saklıdır. Evini ardında bırakıp bilinmeze yürüyen insanın kalbinde hem vatan”ın hüznü hem umut”un sıcaklığı taşınır.

Göç sadece bir yer değişikliği değildir; bir ruh hâlidir. Psikolojik olarak insanın aidiyet” duygusuyla imtihanıdır. Göç eden, bir yandan geçmişini yaşatmaya çalışır, bir yandan yeni bir hayata tutunur. Bu ikilem, insanın iç dünyasında derin izler bırakır. Dilini kaybetmemek için çabalayan bir anne, kültürünü unutmamak için masal anlatan bir dede, çocuklarına yeni bir hayat kurmaya çalışan bir baba… Göç, sadece kilometrelerle değil, kalple ölçülür.

Sosyolojik olarak göç; kimliklerin harmanlandığı, kültürlerin buluştuğu bir süreçtir. Balkanlardan gelen her aile, beraberinde bir medeniyet parçası taşımıştır. Mutfaktan müziğe, gelenekten inanca kadar Anadolu’ya sinmiş Balkan ruhu, bugün hâlâ şehirlerimizin sokaklarında yankılanır. Ancak bu kültürel zenginlik, beraberinde uyum sorunlarını, eğitimde ve dilde zorlanmaları da getirir. Yeni bir topluma karışırken, biz” olabilmenin dengesi kolay kurulmaz.

Toplumsal açıdan göç, bir milletin hafızasını diri tutan bir aynadır. Geçmişin acılarını unutmamak, ama aynı zamanda geleceği inşa edebilmek gerekir. Göç edenin sorumluluğu, köklerini unutmadan yeni toprağında yeşermektir.

Bugün Balkanlar’da Göçün İzleri” sempozyumlarında konuşulan her hikâye, sadece tarihî bir olay değil, insanlığın ortak mirasıdır. Çünkü göç, bir son değil; yeni bir başlangıcın adıdır.

Bir bavulda eşyalar taşınır, ama asıl göç kalpte yaşanır.

Göç biter, yol biter ama insanın yüreğindeki vatan hiç bitmez.

Toprak değişir, adres değişir; fakat kimlik, dil ve inanç yürekte kök salmaya devam eder.

  • Beğen
YORUM YAZIN